3-9 Kasım Organ Nakli Haftası kapsamında, bir kez daha organ bağışının önemine dikkat çekildi. Türkiye Nefroloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Alaattin Yıldız ve Türkiye Organ Nakli Kuruluşları Koordinasyon Derneği Başkanı Uluğ Eldeğez, organ nakli sürecine dair önemli ve faydalı bilgiler paylaştı. Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü Doku, Organ Nakli ve Diyaliz Hizmetleri Dairesi Başkanlığı Organ Nakli ve Ulusal Koordinasyon Merkezi Birim Sorumlusu Seher Taş ise Türkiye’de toplam 31 bin 295 kişinin organ ve doku beklediği bilgisini paylaştı.
Türkiye Nefroloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Alaattin Yıldız, Türkiye’nin böbrek nakli operasyonlarındaki başarısının nedenlerini aktardı ve nakil sonrası hasta takibi ile ilgili faydalı bilgiler verdi.
“TÜRKİYE’DE BÖBREK NAKİLLERİNDE HASTA VE BÖBREK SAĞKALIMI YÜZDE 95’İN ÜZERİNDE”
Türkiye’nin organ nakli operasyonlarındaki başarılarına değinen Prof. Dr. Yıldız, sözlerine şöyle devam etti: “Organ naklinde başarı temelde kısa ve uzun dönemde hasta ve nakledilen böbreğin ömrü ile değerlendirilir. Ülkemizde yapılan böbrek nakillerinde kısa dönem hasta ve böbrek sağkalımı yüzde 95’in üzerindedir ve oldukça yüksektir.”
Bu başarının altında yatan sebepleri de aktaran Prof. Dr. Yıldız, yapılan nakillerin yüzde 80-90’ının canlı vericiden olması, diyalize başlamadan önce direkt nakil gerçekleştirilen hasta oranının yüksek olması, gerek nakil öncesi, gerekse nakil sonrası hastaların nefrolojik ve immünolojik açıdan ayrıntılı değerlendirilmesinin ve dünyada kullanılmakta olan bağışıklığı baskılayan ilaçlara kolaylıkla erişebilmenin çok önemli etkenler olduğunun altını çizdi. Ayrıca nakil işlemini gerçekleştiren ekibin deneyiminin önemine de değinen Prof. Dr. Yıldız, “Ülkemizde böbrek nakilleri, deneyimli merkezlerde ve uluslararası standartlarda gerçekleştirilmektedir.” dedi.
Türkiye’de yılda yaklaşık 4 bin 500 civarında böbrek nakli gerçekleştirildiğini sözlerine ekleyen Prof. Dr. Yıldız, bu oranla nüfus başına gerçekleştirilen böbrek nakli açısından dünyada ilk beş ülke arasında olduğumuzu dile getirdi.
“BÖBREK NAKLİ SONRASİ İLK 1 AY ÇOK ÖNEMLİ”
Organ nakli sonrası hastanın takibi, nakil kadar önem taşıyor. Nakil sonrası erken dönemde (ilk 1 ay) karşılaşılan sorunların böbreğin uzun dönem ömrünü belirlediğini vurgulayan Prof. Dr. Yıldız, sözlerine şöyle devam etti: “Nakil sonrası erken dönem sorunsuz geçirildiğinde, özellikle birinci yılını tamamladıktan sonra böbrekte red atağı riski çok azalır. Ancak bağışıklık sistemini baskılayıcı ilaçların, nefroloji uzmanı tarafından düzenlenen daha düşük dozlarda ömür boyu kullanılması gerekmektedir. Uzun dönemde böbrek kaybının en önemli nedeni, hastaların ilaç tedavisini aksatmalarıdır. Ayrıca rutin kontroller ile kullanılan ilaçlara bağlı yan etkiler açısından takibi gerekir. Bu nedenle hastaların nefroloji kontrollerini aksatmaması ve tedavilerini düzenli kullanmaları, uzun dönem böbrek ve hasta sağ kalımı için çok önemlidir.”
“TÜRKİYE’DE YILDA YAKLAŞIK 2 BİN HASTA BEYİN ÖLÜMÜ TANISI ALIYOR”
Türkiye Organ Nakli Kuruluşları Koordinasyon Derneği Başkanı Uluğ Eldeğez, Türkiye’de gerçekleştirilen organ nakilleri ile ilgili kapsamlı veriler paylaştı.
Yoğun bakımda yatan ve beyin ölümü tanısı alan hastalar için kadavra tanımı kullanılıyor. Organ nakillerinde kadavra bağışının önemine vurgu yapan Eldeğez, Türkiye’de yılda ortalama 1.500-2.000 beyin ölümü tanısı alan hasta olduğu bilgisini verdi. Bu hastaların organ bağışı açısından değerlendirilerek ailelerinden onam alınabilecek hastalar olduğunu vurgulayan Eldeğez, sözlerine şöyle devam etti: “Bir beyin ölümü tanılı hastadan beyin haricinde tüm solid organlar (kalp, akciğer, karaciğer, böbrek, pankreas) ve kompozit dokular (yüz, üst ve alt ekstremiteler…) alınabilmektedir.”
“TÜRKİYE’DE KADAVRADAN ORGAN NAKLİ ORANI YÜZDE 25”
Türkiye’de organ naklinin yüzde 75’i canlı, yüzde 25’i kadavradan yapılmaktadır. Bu oranın kadavra açısından yeterli olmadığının altını çizen Eldeğez, “Özellikle aile onamında hâlâ belirli nedenler önyargıdan çıkarılamamıştır. Avrupa ülkeleri ile kıyasladığımızda bu oran tam tersi bir dağılım göstermektedir. Avrupa’da yüzde 85 kadavradan, yüzde 15 canlıdan nakiller yapılmaktadır.” bilgisini verdi.
“ORGANLARINI BAĞIŞLAYANLAR MUTLAKA AİLELERİNE BİLDİRSİNLER”
Türkiye’de ortalama bin 500’ün üzerinde beyin ölümü deklerasyonu olmasına rağmen aile onamı hala yüzde 22 civarındadır. Bu oran, COVID-19 öncesi yüzde 26-27’lerde seyretmişken tekrar belirli bir düşüş gözlemlenmektedir. Pandemi sürecinde donör sayısında önemli bir azalma yaşandığını belirten Eldeğez, salgının yarattığı korku nedeniyle de ailelerin onam verme sayısında azalma yaşandığını söylerine ekledi.
Donör sayısının önümüzdeki yıllarda tekrar eski seviyesine çıkabileceğini vurgulayan Eldeğez, sözlerine şöyle devam etti: “Yoğun bakım doktorlarının muhtemel beyin ölümü gerçekleşecek hasta yakınları ile devamlı iletişim halinde olması aile onamı sayısını arttırabilecektir. Bunun için organ bağışını sürekli gündemde tutmak, önemini anlatmak ve ortaokuldan itibaren organ bağışı ile ilgili bilgilendirici eğitimler verilmesini sağlamak gerekir. İkinci önemli bir konu organ bağışında bulunan kişilerin bunu ailelerine mutlak suretle bildirmeleri gerekmektedir. Böylece organ bağışı konusu aileler nezdinde vasiyet kapsamında değerlendirilebilecektir.”
“BÜTÜN ORGAN NAKLİ MERKEZLERİNDE EŞİT KALİTEDE HİZMET VERİLİYOR”
Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü Doku, Organ Nakli ve Diyaliz Hizmetleri Dairesi Başkanlığı Organ Nakli ve Ulusal Koordinasyon Merkezi Birim Sorumlusu Seher Taş, Organ Nakli Haftası kapsamında detaylı bilgiler verdi.
Türkiye’nin organ nakli hizmetlerinde dünya çapında bir yere sahip olduğunu belirten Seher Taş, Sağlıkta Kalite Standartları’nın yayımlanarak, organ nakli merkezlerinin kalite standartlarının belirlendiğini ve ülke çapında yer alan bütün merkezlerin aynı asgari standartlarda hizmet vermesinin hedeflendiği bilgisini paylaştı.
TÜRKİYE’DE TOPLAM 31 BİN 295 KİŞİ ORGAN VE DOKU BEKLİYOR
Taş, ülkemizde organ ve doku nakli bekleyen hasta sayıları ile ilgili ise şu verileri paylaştı: “Ülkemizde bugün itibarıyla; 23 bin 633 böbrek, 2 bin 438 karaciğer, bin 328 kalp, 273 Pankreas, 174 akciğer, 3 bin 447 kornea ve 2 ince barsak olmak üzere, maalesef toplamda 31 bin 295 hastamız organ ve doku beklemektedir.”
Bekleme listesindeki sıralamanın nasıl yapıldığına dair açıklama yapan Taş, “Sıralama, bilimsel danışma komisyonlarımıza danışarak oluşturulan parametreler üzerinden tamamıyla bilgisayar ortamında hiçbir müdahale söz konusu olmadan otomatik olarak belirlenmektedir. Her organın sıralama ölçütleri farklıdır. Acil durumlarımız söz konusu olabilmektedir. Bunların da ölçütleri belirlidir. Her acil vaka 7/24 danışabildiğimiz acil bilimsel danışma komisyonları tarafından en ince ayrıntısına kadar irdelendikten sonra acil listesine alınır. Acil vaka istisna elektif vaka genel uygulamamızdır.” şeklinde konuştu.
Türkiye’de yabancılara yönelik yalnızca canlı vericili nakil hizmetleri sunulduğu bilgisini de aktaran Taş, şimdiye kadar 62 ülkeden gelen bin 944 hastaya karaciğer nakli hizmeti verilirken, 95 ülkeden gelen 3 bin 206 hastaya da böbrek nakli hizmeti sunulduğunu söyledi.
“İLAÇLARA ERİŞİM KONUSUNDA SORUN YAŞANMIYOR”
“Gerek nakil öncesi gerekse de nakil sonrasında, en ileri tedavi imkânları ve ilaçlar konusunda hiçbir erişim sorunu yaşanmamaktadır. Organ ve doku nakli hizmetleri geri ödeme kapsamında olan ve ilave ücret dahi alınamayacak sağlık hizmeti kategorisindedir. Hastalarımızın hiçbir ilaç ve tedavisi için erişim ve ödeme sorunu bulunmamaktadır. Bütün tedavi ve ilaçlar geri ödeme kapsamındadır.” bilgisini paylaşan Taş, hasta takibi açısından da ülkemizde özel ve etkili bir sistem yürütüldüğünü söyledi. Taş, konu ile ilgili şunları söyledi: “Transplantasyon, Diyaliz ve İzlem Sistemleri isminde TDIS olarak kısalttığımız bir sistemimiz bulunmaktadır. Bu sistem 2008’den bu yana aktif olarak kullanılmaktadır. Sistemde diyaliz tedavisi alan hastalarımız, bekleme listesinde yer alan hastalarımız ve nakil olan hastalarımızın bütün bilgilerine erişebilmekteyiz. Nakilden sonra yaşam boyunca hastaların takibi bu sistemde yapılabilmektedir. Merkezlerin nakil sonrası uzun sürelerdeki performansları bu sistemde izlenebilmektedir. Merkezler hastalarını hayat boyu takip etmekte ve bu sisteme veri girişi yapmaktadır. Hasta takibi açısından dünyanın en gelişmiş sistemlerinden olan TDIS tıpta elde edilen her yeni gelişmeyi içerecek şekilde revize edilebilen aktif bir sistemdir. Sistem en son güvenlik testlerinden geçmiştir ve şimdiye kadar hiçbir güvenlik açığı oluşmamıştır.”
Ayrıca hastaların başvuru için herhangi bir girişimde bulunmak zorunda kalmadan doğrudan nefroloji, gastroenteroloji gibi dâhili branşlar tarafından merkezlere yönlendirdiğinin altını çizen Taş, sürecin devamının organ ve doku nakli koordinatörleri ve nakil merkezi sorumlu cerrahlar tarafından yürütüldüğünü belirtti. Taş, sözlerine şöyle devam etti: “Hastalar gerekli tetkik ve tedavileri yapılarak konsey kararı ile organ bekleme listesine alınırlar. Hastaların böbrek ve karaciğer nakilleri için canlı vericili nakil imkanları mevcuttur. Alıcı adaylarının 2 yıl fiilen birlikte yaşadıkları eşleri ile 4’üncü dereceye kadar kan ve kayın hısımlarından nakil olma imkânı vardır. Bunların dışındaki vericiler için ise alıcı ve verici nakil merkezine başvurması halinde merkezlerimiz bunlara ait dosyaları hazırlar ve illerde bulunan etik komisyona başvuruyu gönderir. Komisyonlar alıcı ve vericiyi dinler ve vakayı her yönü ile inceler. Komisyonda emniyet müdürlüklerinden, hastanelerin psikiyatri servislerinden, barolardan ve il müdürlüklerimizden temsilciler yer almaktadır. Şayet komisyon başvuruyu etik açıdan uygun görürse nakle izin verir ancak herhangi bir şüphe söz konusu olursa başvuru reddedilir.”
Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.